Kişisel markalar için duygusal markalaşmanın gücü
- İlkim Kocamaz
- 7 Haz 2022
- 3 dakikada okunur
Rasyonel bir insan olduğunuzu ve bütün kararlarınızı mantığınıza göre aldığınızı düşünebilirsiniz ama işin aslı hiç de öyle değil. Aslında insanların hepsi kararlarını duygularıyla veriyor ve bilinç düzeyinde de bu kararlara mantıklı gerekçeler buluyorlar.
Bunu ben söylemiyorum elbette; bu konuda yapılan araştırmaların sonuçlarından bazıları şöyle:
Satın alma kararlarının %90'ı bilinçaltında verilir.
İnsanlar görselleri metinden 60.000 kat daha hızlı işler.
Bir marka deneyiminin %50'si duygulara dayanır.
Gün içinde sayısız reklam uyaranına, bildirime ve mesaja maruz kalırken, karar vermek de gitgide zorlaşıyor. Dolayısıyla paylaşımlarınızla insanların harekete geçmesini sağlamak istiyorsanız, -tıpkı pazarlama dünyası gibi- duyguları tetikleyici formüller kullanmalısınız.
Duygusal markalaşma da, duygusal pazarlama gibi, markanızın insanların gözünde bir ya da birden fazla duyguyla ilişkilendirilmesini, duygu odaklı harekete geçmelerini sağlamayı; onlarla duygular üzerinden bağlılık kurmayı amaçlar.
Duygusal Markalaşma Nedir?
Duygusal markalaşma, bir tüketici ile bir ürün veya marka arasında duygular üzerinden ilişki kurarak markalaşma çalışmasıdır. Kitlenizdeki her bir kişinin ruh hali, yaşadığı sorunlara, açmazlara, kaygılara ya da kurduğu hayallere, kendileri ya da dünyayla ilgili isteklerine hitap eden içerik oluşturarak markalaşmanız, duygusal markalaşmadır. Bu süreç bilinçaltına yöneliktir ve görsel kimliğinizdeki öğelerden (renk, sembol vb) içeriklerde seçtiğiniz kelimelere kadar birçok şeyi içine alır.
Pazarlama gurusu Seth Godin'e göre, insanlar ürün ve hizmet almazlar. Hikâye, ilişki ve büyü satın alırlar. Şöyle düşünün: Bir reklamda size salt bir ürün sunulmaz. Bir duygu, bir hikaye ya da bir hayat sunulur. O ürünü aldığınızda o hayatı da almış olursunuz sanki... Bu bilinçli bir şekilde yapılır. Çünkü marka aslında ruhsuz, yüzsüz, kalpsiz bir kavramdır. İnsan değildir. Onu duygularla ilişkilendirmek için hikayeler, arketipsel kimlikler kullanılır. Siz tıpkı bir insanı sever gibi markayı sevesiniz diye. Her marka Lovemark olmak ister.
Kişisel marka olarak avantajınız insan olmanız. Yani sadece kendiniz olmak ve kalpten paylaşımlarla içinizden geçenleri şeffaf şekilde ortaya koymak bile yeterli olabilir bağ kurmak için... Bununla beraber, duyguların etkisinin farkında olarak içerik üretirseniz, sizin için doğru olan, sizin seçiminiz olan insanlarla harika bir topluluğunuz olabilir.
Duygusal güçlü markanın formülü: Ethos, Logos, Pathos:
Robert Cialdani'nin “İknanın Psikolojisi kitabında ikna kuramlarından biri olarak Aristo'nun Ethos, Pathos, Logos retorik üçgeni geçer. Bu üçünün dengede olması duygusal açıdan güçlü bir marka olmanızı sağlar.
Ethos, sizin karakterinizi, karizmanızı ve itibarınızı içeren kısımdır. İnsanlara verdiğiniz güveni ve onların size duyduğu inancı gösterir.
Pathos, duygularla ilgili kısımdır. Empatidir. İnsanları ne kadar anladığınızı, onların ihtiyaçlarına ne kadar duyarlılık gösterdiğinizi ve duygularınızı ortaya koyarak onlarla kurduğunuz iletişimi ifade eder.
Logos ise mantıkla ilgili bölümdür. Kanıtlarınız, verileriniz, müşteri referanslarınız ve uzmanlığınızı gösteren bilginizi içerir.
Ethos; bir toplumda karakterli ve itibarlı insanın inandırıcılığını, Pathos; duygusal bağlamda insanların üzerinde bırakılacak etkileri, Logos; söylenenlerin sağlam bir argümanla kanıtlandığı ifade biçimidir.
Her insan, aslında bunlardan farklı oranda ikna olma kapasitesine sahip. Kimi müşteri referanslarıyla kanıt sunmanızdan etkilenirken, kimi çalışmanızın kişiye özel olmasından ve ona sunduğu dönüşüm vaadinden, kimi bu çalışmayı almaması halinde yaşadığı sıkıntıları çözememe korkusundan harekete geçebilir.
Kişisel markalar duygusal markalaşmayı nasıl kullanabilir?
Öncelikle kitlenizi iyi tanımalısınız: Tek bir kişiye indirgeseniz kitlenizi, nasıl birini tarif ederdiniz? Nasıl bir hayatı var? Hangi sıkıntıları, hangi hayalleri var? Siz onun yolculuğunda nasıl bir etki yaratmak istiyorsunuz? Bunları belirlemeden, kitlenizi iyi tanımadan duygusal markalaşmaya başlayamazsınız.
Görsel kimliğinizi duygu ve değer odaklı bir hikaye üzerine kurun. Çok tavsiye edilen renk paletleri, Instagram için etkisi kanıtlanmış yazı tipleri gibi genel geçer ya da popüler kimlik unsurlarından ziyade sizi, kitlenizi, aranızdaki ilişkiyi ve hikayeyi yansıtacak öğeler üzerinde çalışın. Bu konuda Jung'un arketiplerinden de yararlanabilirsiniz (Arketipinizi öğrenebileceğiniz teste buradan gidebilirsiniz).
Etkileşimlerinizi kişiselleştirin: Size mesaj gönderenlere, isimleriyle hitap ederek mesaj gönderin. Gelen yorumlara 3-4 emoji ile yanıt vermek yerine özenle, kişiselleştirilmiş yanıtlar yazın.
Etkileşimi başlatan siz olun: Sadece paylaşım yapmak yerine sosyal medyadaki topluluğunuzun fertleriyle tek tek gerçek ilişkiler kurun: Sadece bir çalışmanızın pazarlamasını yaparken değil, her zaman.
Hikayenizi paylaşın: Hep güneşli günleriniz mi oldu? Hep madalyalarla mı döndünüz girdiğiniz yarışlardan? Hiç pişman olduğunuz hatalarınız, kendinizi ihmal ettiğiniz zamanlarınız, yıkılıp yeniden ayağa kalktığınız dönemleriniz olmadı mı? Üzeri cilalanmış, renkleri filtrelenmiş görünmek ne kadar sahici sizce? Ne kadar fazla insanı yönünüzü görürlerse, sizinle o kadar bağ kurabilir insanlar. Duygusal markalaşmanın en büyük ivme kazandırıcısı kendi hikayenizi samimiyetle paylaşmaktır: Alay edilmesinden, eleştirilmesinden,başarısız bulunmasından korkmadan. Öylece, olduğunuz kişinin sahne arkasını anlatın.
Kişisel markanızla sadakat ve güven yaratmak, insanların aklında ve kalbinde yer etmek, harekete geçmelerini sağlamak ve alanınızda "hatırlanabilir" olmak istiyorsanız, işin içine duyguları katın!
KAYNAKÇA:
Commentaires